İçimdeki eksik parçayı toprağa gömdüğümden midir nedir asla toprak insanı olamadım, ağaç börtü böcek sevemedim. Hıhım balığım, denizden geldim ve oraya geri döneceğim.
Uzun zamandır yapmak istediğim şey vapura binmekti. 1 buçuk yıl olmuş vapura binip karşıya geçmeyeli. Arayı ne çok açmışız dedim, çok da güzel bi sebep bulunca koşa koşa gittim. Pendik'te doğdum, Küçükyalı'da büyüdüm. Ama niyeyse Avrupa yakasına taşınmışız. Özümde karşının taksisiyim ben, hani bilinsin yani.
Eminönü-Kadiköy iskelesinden her 20 dakikada bir vapur kalkıyor, simidimi aldım vapurun hareket saatini bekledim. Kar soğuğu olsa da şansıma güneş vardı, boğazı doya doya seyrettim. O kadar şehir gezdim ama insana bir sürü duyguyu aynı anda yaşatan İstanbul gibi şehir yok. Evet, İstanbul'a duyulan aşk bi başka, hem seni yiyip bitiriyor, tüketiyor hem de ondan vazgeçemiyorsun. O karmaşık silüetine bakarken bile mutlu oluyor insan, her bi köşesinden yaşanmışlık fışkırıyor.
Simidimi paylaştığım martılar.. Benden çok onlar yedi, onların karnı doydu. Çocukken de annemle hep vapura binerdik, o zaman da tüm simidi martılara yedirirdim sanırım hiç değişmeyeceğim. Simit parçalarını kapmak için çığlık çığlığa birbirleriyle yarıştılar. Uzun zamandır böyle keyiflenmemiştim sanırım. O kadar yakındılar ki sanki elimi atsam yakalayacakmışım gibi.